Güçlü TL'nin Kimseye Yararı Yok
Son dönemlerde Türk Lirası'nın nominal olarak güçlenmesi, birçok kesim tarafından olumlu bir gelişme gibi sunulsa da, reel ekonomi üzerinde yıkıcı etkiler yaratıyor.
Özellikle üretim ekonomilerinde paranın değerinin düşük tutulması, ihracatçılar için kritik bir rekabet avantajı sağlar.
Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler, bu strateji sayesinde küresel pazarda lider konuma geldiler.
Oysa Türkiye, TL'nin suni olarak güçlü tutulması nedeniyle komşu pazarları bile Çin'e kaptırıyor.
Güçlü TL, ihracatçıların fiyat avantajını kaybetmesine yol açıyor.
Bir zamanlar Ortadoğu, Balkanlar ve Afrika gibi yakın coğrafyalarda Türk malları tercih edilirken, şimdi aynı pazarlar Çin ürünleriyle doldu.
Çin, kendi para birimini bilinçli olarak düşük tutarak üreticilerine destek olurken, biz ise tam tersi bir politika izliyoruz.
Sonuç olarak, sanayicimiz hem yüksek faizler hem de aşırı değerli TL nedeniyle çifte darbe yiyor.
Sanayi ve üretim sektörü, yüksek maliyetler altında zaten zor durumdayken, bir de TL'nin aşırı değerlenmesiyle ihracatta rekabet gücünü kaybediyor.
Döviz kurlarının düşük kalması, ithalatı cazip hale getirirken, yerli üreticiyi daha da zorluyor.
Bu durum, uzun vadede sanayide daralmaya, istihdam kaybına ve cari açığın daha da büyümesine yol açacak.
Ekonomi yönetimi, TL'yi güçlü tutma çabasıyla kısa vadeli bir istikrar havası yaratmaya çalışıyor olabilir.
Ancak bu politika, üretim ekonomisini çökertiyor.
Paranın değerini rekabetçi seviyelerde tutan ülkeler, ihracatta büyürken, biz aşırı değerli TL ile kendi pazarımızı bile koruyamaz hale geldik.
Sonuç olarak, güçlü TL politikası, sanayicimizi ve ihracatçımızı çıkmaza sürüklüyor.
Rekabet gücümüzü kaybetmemizin bedelini, işsizlik ve ekonomik durgunluk olarak ödüyoruz.
Eğer üretim ekonomisini canlandırmak istiyorsak, TL'nin rekabetçi bir seviyeye çekilmesi ve sanayinin nefes alması için gerekli adımların atılması şart.
Aksi takdirde, yakın pazarlardaki kayıplarımız daha da büyüyecek