İSİMSİZ KAHRAMANLAR TOPRAĞI
Çanakkale Destanı 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadasında, Çanakkale Boğazını geçerek İstanbul'u ele geçirmek isteyen, İtilaf Devletlerine karşı kazanılmış bir zafer, bir destandır.
Çanakkale Türk ordusunun, bağımsızlık ve hürriyet söz konusu olduğunda nedenli kararlı ve kahraman olduğunu sonsuza dek unutturmayacak bir ‘’Anıt Cephe’’ dir.
Çanakkale, isimsiz kahramanlar toprağı. O bir gerçek, efsane değil. Yurdun her köşesinden tek bir amaç uğruna ölmeye gelenlerin vatanı...
İstiklalimizin altın anahtarıdır. Zillet içinde yaşamaktansa, izzet içinde, şerefiyle ölmeyi yeğleyen, imanlı, onurlu, kararlı, millet olarak esarete asla teslim olmayan ruhun, zaferle sonuçlanan destanıdır.
Damarlarında asil Türk kanı taşıyan Mehmetler, Aliler, nice yiğitler, meçhul askerler can verdiler. Otoparklarda kağnılar ilerliyor.
Üzerinde mermiler ve bebeler yan yana. Arkasında bir kadın… Kağnısındaki battaniyeye sarılı top mermilerini cepheye götürecek. Cephe uzak… Ölüm yakın. Analar aç ve susuz Asker yorgun.
Ama yürekleri öyle güçlü ki… Düşman değil, Dünya ezilir altında bu yüreğin.
Düşman dört bir yandan saldırmış. Son bir umut. Altı asırlık devletin son çığlığı…
Düştüğü yere ölüm saçan bombalar, toprağı delik deşik ediyor. Silah sesleri ve kan… İngiliz ve Fransız gemileri arkası kesilmeyen bombardumanlarıyla, dehşet saçıyorlardı. Türk’ün toprağına… Mehmetçik yürüdü, kanına sinmiş gücüne güvenerek… 17 Mart 1915 gecesi artık düşman Çanakkaleyi geçeceğine inanmış, sabahı bekliyordu.
Tek çare vardı. Karanlık limana tuzak mayın döşemek. Binbaşı Nazmi Beyin emri ile Nusret Mayın Gemisi, Erenköy Akyarlarda mayınları döküp, şafak çökmeden döndü Çanakkaleye…
Dünyanın her yanından asker etmişlerdi. Geçeceklerdi Çanakkaleyi geçecekler…
Rusyaya yardım götüreceklerdi. Yeni Zelenda’dan, Avustralya’dan, Hindistan’dan, Şenegal’den, gelen ne için savaştığını bilmeyen Anzak askerleri…
İçlerinden biri esir düşmüş, korku içinde titriyor. Osmanlıya barbar demişler.
Vurulmuş bacağından Çanakkale toprağında. Geliyor Türk askeri, gelir gelmez vuruluyor bir anda, Türk askeri gömleğini yırtıp, koyuyor,Anzak askerinin yarasına. Anzak şaşkın. Türk askeri kendi yarasına toprak basıyor.
Gözlerine inanamayan Anzak askeri, insanlığı onuru öneriyor, savaşta Türklerden.
Dünya Harp tarihi, Türklerin insanlığını, merhametini savaş alanlarında bile yitirmediğine, düşmanına dahi merhamet gösterebildiğine şahit olmuştur.
18 Mart 1915 İngiliz ve Fransız savaş gemileri sabahleyin Çanakkale Boğazına girer. Düşman cönk bayıra ulaştığında, Yarbay Mustafa Kemal düşmanın Çanakkaleye çıkışını duymuş.
Bütün sorumluluğu üstlenip, 57. alayın başında yürür düşmanın üstüne telaş etmeden… Conk bayırda kaçan askerleri gören Mustafa Kemal irkilir. Öfkeyle, kurşunumuz yok diyen askerlere… ‘’Düşmandan kaçılmaz, kurşununuz yoksa süngünüz var ‘’diyerek, süngü tak emrini verir ve komutanlara dönerek ‘’Size ben saldırmayı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum…’’
Bu ne güçlü irade… Yürür Mehmetçik yürür, düşmanı denize dökmek için… Ya ölür ya yürür. Yani ölüm muhakkak.
Öyle ki birinci siperdeki ölüyor ikinci yerine geçiyor. Öleni görüyor. Üç dakikaya kadar öleceğini biliyor. Ancak en ufak bir korku ve endişe göstermiyor.
Elazığlı Ahmet, Yemenli Ali, Trabzonlu Hasan, Manisalı Hasan, Cevat Paşa ve birçok aslan. Seyit Onbaşı kaldırırken bombayı Uyvar önünde Türk kadar güçlüydü.
276 kiloluk top mermilerini sırtlayarak kundağına yerleştirmeyi başarmış ve Birleşik Krallık’a ait Ocean zırhlısını dümenden vurarak bir mayına çarpıp batmasına sebep olmuştur.
Seyit Onbaşı, Çanakkale toprağını kaldırması gerekse, onu da kaldırırdı. Çanakkale bize kalsın diye…
Düşman anladı ki Çanakkale geçilmez. Çanakkale, millet olmanın tarihe kanımızla yazdığımız bir Kahramanlık Destanı olmasının yanı sıra, özgürlük aşkını ruhumuza kazımanın da savaşıdır.
Çünkü Türk çocuğu olmazı oldurarak, düşmanın bile hayranlığını kazanan bir soyun oğludur.
Eğer o savaşta yiğitler göğüs gerip, o kurşunlara, yüreklerinden çelik zırhlar örüp, kazanmasalardı o savaşı, bu günkü hürriyet özgürlüğünü kazanamazdık. Çanakkale, Türkiye’nin geçiş noktasıdır. Çanakkale bizim aslımız ve aslımızı asla unutmayacağız! Bu yaşanmışlıklar, dün olduğu gibi, bugünde bizlere ilham ve güç vermektedir. Yarında vermeye devam edecektir. Asrın felaketini yaşayan şehrimizin yine Çanakkale ruhu ile birlik ve beraberlik içinde yardımlaşma ve dayanışma ile bu zorlu süreci atlatacağına inancımız tamdır. Çanakkale destanını gençlerimize, halkımıza anlatmak, aktarmak gerekir.
Dünü anlamalarını, bu günü kavramalarını, geleceğe bu bilinçle yürümelerini sağlamak en önemli vazifelerimizden biridir.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar gözyaşlarınızı dindiriniz.
Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, bizim evlatlarımız olmuşlardır.
Huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Tarihe sığmayan Kahramanlar, onlar kanlarının bedellerini, destanlaşan kahramanlıklarını tarihten zafer olarak aldılar.
Çanakkale zaferi Birleşik Emperyalist saldırıya karşı, inancın, onurun, insanlığın birlikte savunmasıdır. Çanakkale … O bize ait ebediyen de öyle kalacaktır. Günay EMİROĞLU