HAYAT BAĞI
Yüzümde beliren tebessümü gören kızım sordu: Neden gülümsüyorsun?" Tebessümün nedenini açıklamak çoğu zaman tebessüm etmekten daha zordur.
Ama bu sefer çok da zor olmadı çünkü nedeni açıktı: Eskilere, Ramazan aylarında oruç tuttuğumuz çocukluğun saf, masum yıllarına gitmiştim.
Ezan okunur okunmaz orucumuzu açmak için elimize bir şeyler alıp evin en yüksek yerine çıkardık.
Cami minarelerini aydınlatan kandilleri sayar, kim hızlı ve doğru sayacak diye aramızda yarışırdık. İftar saatinin yaklaştığını anlatan ışıkların ardından akşam ezanın okununca da orucumuzu açar, sofraya koşardık. Anılarınızı yoklayın o anların coşkulu, huzur verici günleri yeniden yaşarsınız.
Çocukluğun masum, saf, anasız, fakatsız Allah inancı, peygamber sevgisinin yansıması olan bu duygu aslında, hayatımıza, düşüncemize yön verecek ilk sevgi ışıklarıydı.
Cami minarelerinin kandilleri hayatın zorlu ve belki zaman zaman yürüyeceğimiz karanlık yollarında ruhunuzu aydınlatacak ilk ışıklarını temsil ediyordu.
Yaşam koşulları bazen o kadar sert rüzgârlar estirir ki bizi istikametten uzaklaştırır.
Rüzgârın şiddetini hissetmemek, sarsıntının acısını görmezden gelmek için bazen gerçeklere gözlerimizi kapatır, görünmemeyi dileyerek saklandığımız anlar olur.
İşte o anlarda görünmez çocukların gözlerini kapatınca kendisinin de görünmediğini zannettiği gibi olayların etkisinden kurtulacağımızı umarız.
Ancak bu aynı zamanda kendimizi de görmekten uzaklaştırır.
Bu gerçekliğin sorumluluğunu hissetmemek için geçici, sahte hazların ardından koşarak mutlu olmaya çalışan, düşünemeyen, sorumluluktan uzak varlıklara dönüşürüz.
Peki, ne yapmalıyız ki hem hayatın gerçeklerinden kaçmadan mücadeleye devam edelim hem de huzuru ve mutluluğu yakalayalım?
Hayat yolu her zaman düz, engelsiz, çiçekli, güllük gülistanlık yollardan oluşmaz.
Bazen tırmanış, bazen iniş bazen her şey kolay, bazen zordur. Kimi zaman çözümler elinizin altında iken uzaklarda arar hatta erişilmeyiz.
Kimi zaman da uzaklar yakın olur. Fakat hep bilmekle birlikte idrak noktasında sorunlar yasadığımız, bu zorluklar da dünya hayatının kendisi gibi geçici ve fanidir.
Baki olan hayat ise tüm bu fanilikler den sonradır,burayı idrak ettiğimizde sorunları çözmek kolaylaşacaktır.
Önemli olan bu fâniliğin içinde baki olana nasıl hazırlandığımız, zorlukları nasıl sabırla, hamt ve şükürle karşıladığımız ve metanetle, vakarla hakikati idrak ettiğimizdir.
"Bu kadar hengâmenin içinde bunu nasıl yapacağız?" diye soruyorsan ilk olarak kendi hayatımızı ve diğer hayatları güzelleştirmeye niyetlenmek.
Sonra "Ben kimim, ne için, hangi gaye ile yaşıyorum, varlığımın gayesi nedir?
Bu gayeyi biliyor ve yaratılış gayesine uygun yaşıyor muyum? Gibi sorulara cevap aramakla başlamak yerinde olacaktır.
Bu ilk içe bakıştan sonra sosyal hayatın neresindeyim, hangi değerler bana ve hayatıma, sosyal çürümenin neresindeyim?
Hayata bakışıma ne yön veriyor? Sorularının cevabını aramaya başlamak gerekiyor.
Bu sadece niyette kalmamalı elbette niyet bir başlangıç. Eyleme geçmeyen niyet, susamış birinin çeşme başında elini suya dokunmadan beklemesine veya bir başkasının kendisine su vermesini beklemesine benzer.
Demem o ki; Her ne yapıyorsan düşün, öğren, değer yargılarını göz ardı etmeden yapmalı.
Hayat yolculuğunda saf, temiz çocuk masumluğunla her şeyi sorgulamadan kabul edip heyecanla, güvenle yoluna devam etmelisin güzel kardeşim.
Fatmagül Tanış 2025